1 Ekim 2011

Üst üste yapılan hamur işleri, gelen tatlı krizleri ile birlikte hüpletilen çikolatalar, bir süre sonra bu blogda elişleri ve gezmeler yerini, şişmanım, çok mutsuzum, diyete başladım, başka bir diyet deniyorum, kilo veremiyorum gibi postlara bırakacak diye korkuyorum. Kafamda oluşturamadığım ve karar veremediğim elişim yüzünden daldan dala atlamaktayım. Bir parçayı başlayıp bırakıp, diğerine geçiyorum. İnsanın ne istediğini bilmemesi ne kötü birşeymiş, olurda tutturur kendime bir meşgale yaratırım diye habire bişeyler başlayıp duruyorum, ama yok olmuyor malesef. Kendimi de neden mi bu kadar kasıyorum, boş kalmamam gerek benim, kalamıyorum, eğer boş kalırsam bu sefer de mutfağa dadanıyorum. O pasta senin, bu kek benim derken iş çığrından çıkıyor. Şöyle bir kenarda elini kolunu kavuşturup oturan biri olamadım hiç, illaki birşeylerle uğraşmam gerek.
Bu tembelliği bırakıp dışarı çıkmalıyım artık. Nerede o bendeki gezmeyi seven ruh, gezerken rastlayıp bulduğu pek çok malzemeyle ve iplerle birşeyler ortaya çıkaran, proje insanı derya nerede? Kalk toparlan, yapılacaklar ve denenecekler listesini gözden geçir, gözüne kestirdiğinle de derhal işe koyul, en kısa süredede de okuyacağım dediğin kitaplarını edin!

Üçümüzde güneşiz

Aile resmimizi yapıp birde bu resme isim vermiş, görünen üç kafa, saçlarımız ışın misali ve karşınızda "üçümüzde güneşiz resmi" çok hoşuma gitti. Hemen altına verdiği ismi, yaptığı tarihi not ettim, dolabını düzenlerken elime geçti, anı kutusuna gitmeden önce paylaşalım istedim. Kimi zaman "büyüdün artık" dediğimiz, kimi zamansa hala o minik bebek olarak gördüğümüz, "dünyaya gelen büyüyor" meselesi. Aslında çocuklar da bunu işlerine geldiği gibi kullanıyorlar, bazen bana "anne ben artık büyüdüm" diye haykırıyor, yemeğini yerken, uykuya giderken, kendi yatağında yatmak istemezken hemen bebek olmak istiyor. Dün odasına girip dolabını düzenleyim dedim bir baktım tepemde belirdi, "anne odama izinsiz girmişsin, hemen özür dileyim demen gerekiyoy" şeklinde bana fırça atıp, büyüdüm farketmiyorsun dedi.

Aslında zaman ne çabuk geçiyor, farkında olmadan.

30 Eylül 2011

İçinde bulunduğum yaşın getirdiği bir şey olsa gerek, hayatımda artık kısa zamanlı ama keyif ve dinlenme odaklı anlar yarattığımı farkettim. Önceleri böyle bir çabam, hatta gereksinimim yoktu. Daha önce nasıl bir koşturmaca veya nasıl bir hal içindeydim şimdi fikir dahi yürütemiyorum. Kendine önem ve ihtiyaçlarıma kulak verme, onları gerçekleştirme yolunda çaba gösterme, pek çok şeyde olduğu gibi bu da geç keşfettiğim şeylerden biri olacak sanırım.
Yine boş duramama halleri içindeyim. Aslında yapılacak elle tutulur çok şey var listemde ama gerçekleşmesi için gezmek, aradıklarımı bulmak gibi gözümde nedense artık büyüyen bir iş var önce. Bazen evde olmanın rutinini bozduğu için dışarı sık sık çıkmayı gezmeyi seviyorum, bazende böyle bir süre evde kalınca dışarı çıkmak zor geliyor. Kuzunun sürekli bir çanta misali benimle oluşu, işlerin bir çocukla beraber oldukça ağır ilerlemesi, benim gibi tez canlı birisi için gerçekten çok zor. Belki de artık bu yüzden eskisi kadar istemiyorum gezmeyi, artık kocaman oldu, ağır yürüyünce hop kucağına alamıyorsun, kendi istekleri var, herşeyi kabul ettiremiyorsun, bu anlamda oyunlarla ikna veya önce onun istediklerini yapma da da çok esnek değilim bu da büyük çatışma ve kabus gibi geçen dışarı çıkma hadisesi. Hep diyorum kendime, daha sakin, daha sakin.. ama bu demekle değil kesinlikle yapı meselesi.
Sırf bu yüzden pek çok gece yastığıma başımı koyunca başlıyor annenin vicdan mahkemesi. Kendi kendine verilen sözler, yarın bambaşka olacak yalanları, belki bir parça daha dikkat "dün gece söz verdiklerini unutma" diyen bir iç ses, ama çok da farklı olamıyor insan, böyle olmaması gerek diye bildiği halde.

Tembel işi Elmalı turta

Havalar serinledikçe hamur işine düşkünlüğümüz artıyor sanki, mesela akşam masada duran elmalar birden turta çağrıştırdı bana, bu fikri ucundan duyan kuzu ile artık yapmaktan vazgeçmek mümkün değildi, hemen giriştik, hamuru hazırladık, tembellik eden ben pişirmeden direk dilimleyerek diziverdim elmaları, üzerine biraz şeker serptik, biraz da tarçın çabucak hazırladık. Sonuç iyiydi sadece elmaları biraz daha ince dilimlesen daha iyi pişebilirdi belki, gerçi şu dönemin sert ve çok sulu olmayan elmalarından ince de olsa dilimler ancak bu kadar olurdu.

29 Eylül 2011

Şu ara elim boş olduğu için gözüm yine örgülerde, önce kuzuya çok ince olmayan bir ipten süveter yapmak istiyorum, üzeri desenli birşey deneyeceğim. Sonrasında yine büyük örgülerde gözüm, bu sefer farklı bir ip kullanmak istiyorum, belki ripple veya bu şekilde henüz karar vermedim. Battaniyede uygun incelik ve renkler denk gelirse farklı bir ip kullanacağım bu sefer. Battaniye buradan.
Hep bu şekilde üç veya dört renkten oluşan bir çalışma yapmak isteyip sonradan rengarenk hale dönüştürdüm, bu şekilde sade ve çok hoş geldi gözüme, herşey seçilecek renk ve ipte belli olacak gibi. Battaniye buradan.

27 Eylül 2011

Güne kendimi şımartarak başlıyorum bazen, biraz tembellik biraz da keyif. Malum temizlik halleri, boyacılığa soyunan ben sonuç olarak, sırt ağrıları, taban zonklaması birde üstüne kuzuyla mücadele derken gerçekten yorgun düştüm. Artık kahvaltı sonrası bol köpüklü bir kahve çok iyi gidiyor, birde yanında şöyle sabah sabah çatkapı yapmasını isteyebileceğim bir arkadaşım olsaydı süper olacaktı, iki lafın belini kıracaktık.
Kalan ufak tefek işler beni bekleyedursun ben markette gözüme pek bir güzel görünen mürdüm eriğinden yapacağım marmelatın derdine düştüm. Bu yıl yegane kış hazırlığım reçeller oldu.Çınar da kahvaltıda ekmeğine sürmeyi sevince daha bir üstüne düştüm bu işin. Hem yapımı ondan sonrada yemesi çok tatlı.
Aslında kışa girmeden reçelleri tırtıklamaya başladık bile, soldan sırayala; çilek, şeftali, kayısı ve mürdüm marmelatı.
Bugün mutfakta vakit geçirince, hazır duvarlarda yeni boyanıp temizlenmişken bir değişiklik yapıp örgü dantelli tülümü taktım. Değişiklik ufacık dahi olsa çok mutlu ediyor beni.
Ekim ayı yastık ayı olacak. Şimdiden duyurulur, Ekim hediye çekilişinde bir kanepeyi dolduracak kadar yastık ve yine yanında sürprizler var.

26 Eylül 2011

Etrafta saçılı oyuncaklara bakıp da ne güzel oyuncaklarıyla oynayan bir çocuk zannetmeyin, onlar sadece ortaya döktüğü, gelip giderken benim takılıp öfkeyle tekmelediklerim, kuzu şu ara gittiği heryerden bulduğu broşür, numara, bilet, makbuz, fiş kısaca bu anlamda aklınıza ne gelirse onları topluyor, kaybolan veya vermediğim kağıtlar için mücadele içinde benimle, bunların yanısıra herçeşit pet şişe kapağı. Aman allahım, çıldırmak üzereyim, başka birşeyle oynamıyor uzun zamandır. Ev kırpılmış kağıt ve kapak dolu. Bazen anlaşmaya varıp toplayıp atıyoruz hepsini ama kısa süre sonra yine toparlıyor en az o kadarı. Yine bir yaş dönümündeyiz galiba dedirttiği aksilik, huysuzluk ve benim dediğim esastır hallerinde. Uyuduğu müddetçe huzur içindeyim, kalkmasına yakın düşünmeye başlıyorum endişeyle, yine kavgalar ve tripler başlayacak diye.
Geçen gün kuzuya oyalanmalık olsun diye elimdeki malzeme yeterli olmasa da kes yapıştır işine giriştik. Birkaç dakika sonra sıkıldı tabiki, kutunun hala eksikleri var, daha dolu olunca resimler daha güzel oluyor, o yüzden bu şekilde beklemede.
Evdeki temizlik harekatında boya kısmı tamamlandı. Sonrasında ufak tefek işler kaldı, üzerimden kocaman bir yük kalktı sanki.

Love Bird Yastık

Yastık tamamlandı. Elimdeki kumaş yelpazesini yakın zamanda genişletmediğim için elimde kalanlardan yaptım, çerçevenin dışı ve arka yüz için kuşlarla daha uyumlu tonda kumaş olsa belki daha iyi olabilirdi, aslında bazen uyuma dikkat ederken bazende uyumsuzluklar hoşuma gidiyor. Yapımı keyifliydi, bu da böyle olsun.
Arka tarafı iki düğme ile kapanıyor yastığımızın, bana fermuardan daha kolay geliyor ilik açması, o nedenle düğmeli. Arka yüzü için kuş desenli, zemine bir nebze uyan pembe kumaş kullandım.

22 Eylül 2011

Böyle daldaki kuş mizansenli yastığı Mudo'da gördüm. Kuşlu her çeşit eşya ve aksesuarı çok sevdiğim için hemen aklımın bir köşesinde kaldı tabiki. Fiyat 85 lira civarıydı sanırım. Dün akşam bende denemeye karar verdim. İnternetten kendime bir şablon buldum, önce kağıda sonra kumaşa çizdim. Begune hanımın kullanmaya kıyamadığım, en küçük parçalarını bile sakladığım kumaşlarından kuşları kestim. Genelde elde yaptığım aplikeyi ilk defa makinemde denedim. Tamamlanmasına çok az kaldı,
Ayvalıktan getirdiğim tahta parçası da yelken denemesi yaptı. Bu desen bir kumaş bulmam gerek, şimdilik böyle kağıttan yaptık, bazen vakti nasıl geçireceğimizi bilmediğim kuzuyla oyalanmalık bir iş oldu bize.

Üst üste tiramisu kremalı tatlılardan sonra bir de browni yaptım dün. Bu son tatlıydı. Bir süre tabi kuzunun özel bir isteği olmadığı sürece tatlı, hamur işi vs. yasak bize.

21 Eylül 2011

Beyaz renk ile başlayan eşyaları boyama maceramız içine kattığım mavi renk ile sonlandı. Beyaz ile istediğim görüntüyü yakalayamayınca son çare koyu renge başvurup kurtardım gibi, çünkü diğer haliyle pek hoşuma gitmemişti, iyi kapatmamıştı kaç kat sürdüğüm halde. Bu sene bir mavidir gidiyor, önce bu renge niyetlenmesemde sonrasında bir şekilde dönüyorum maviye. Şimdi sırada şifoniyer var, önüme hep birşekilde mavi çıksa da ben kırmızı istiyorum bu defa. Onu da boyarsam rahatlayacağım, yoksa hep aklımda kalacak.
Herdaim bakımlı tırnaklara sahip hanımları takdir etmişimdir. Çok fazla öje kullanan birisi olmasamda arada bir özenerek aldığım öjelerim var, bazılarının kapakları dahi açılmamış, hiç sürülmemiş. Manikür yaptırdığımda ise genelde french tercih ederim, doğal ve temiz görünümü yüzünden. Zaten ojeli bir ev hanımı tipi komik geliyor bana evde külkedisi misali iş yapan biri için hem bakımı hemde görüntüsünün korunması kolay iş değil.

Sonbahar, kış, örgü vs.

Binbir heves örmüştüm bu minik süveteri. Bir yaşına kadar ki pek çok giysisi gibi bu süveteri de çok az giydi, şimdi kış yaklaşırken bir tanede bu yaşa uygun böyle desenli bir süveter daha mı başlasam diyorum. Normalde her zaman örgüyü çok seven biri olarak, sonbahar-kış demek daha bir örgü demek benim için, çile çile yün demek, haroşa demek vs.... Dün eskilerimizi karıştırıp bunu buldum ama daha çok fikir değiştiririm ben.
Artık kendi beğenileri olan bir küçük adam o. Kendisine birşey yapmaya başlamadan önce bir sormam gerekiyor, beğenir mi, giyer mi? onay aldıktan sonra yapıyorum. Artık mağazada hayır onu beğenmedim deyip kendi istediğinde ısrarcı oluyor, kendi zevkime göre giydiremiyorum artık, tabi etkilemiyor değilim bazı seçimlerinde ama yine de ağırlıklı olarak kendi istediği oluyor.

20 Eylül 2011

Kuzuyla ben hastayız iki gündür. Üşüttük diyemiyorum malum havalar hala çok güzel. Nedenini bilemediğimiz bir nedenden dolayı hastayız, burunlarımızı fırk fırk çekiyoruz ana oğul. Şimdi çaydanlıkta memleketinden gelme ıhlamur ve çiçekleri, birkaç ayva yaprağı, bir elmanın kalın soyulmuş kabuğu ve birkaç dilim kabuklu limon ile beraber kaynayıp demleniyorlar. İçine birer kaşık bal ekleyip içeceğiz. Böyle durumlarda refleks harekettir bende bişeyler kaynatmak, çok severim. Hastalığın seyrine göre ilaçlara başvurur veya hiç ilaç almayız.
Dün bugüne göre daha iyiydim. Bugün sık sık hapşırıp, sık sık burnumu siliyorum, kafam kazan gibi tabir edilen şekilde. Pazar günü evde temizlik hareketi başladı. Odalar boyanıyor, ruloyu kapmamla iyi bir boyacı olduğmu anlamam bir oldu. Hangi akla hizmet önümüzdeki haftasonunu beklemedik bilmiyorum, daldık hemen işe, bir günde ne yapabilirsiniz ki, ertesi gün ben boş durabilirmiyim hiç, hem boyadım, hem yıkadım yerleştirdim. Bugün itibariyle elim kolum kalkmamakta. Şimdi haftasonuna kadar dinlenerekten şu hastalığı atlatmaya çalışacağız. Sonrasında yine işler bizi bekler. Duvar kağıdı düşündüğüm yatak odası için seçim yapmalı, kalan yerleri de ha gayret boyamalıyız. İşler bittikten sonra evdeki o mis hava ve fresh görüntü tüm yorgunluğa değer. Bu arada mobilya boyamak için bir boya buldum ancak kapatıcı özelliğini en az beş kattan sonra gösteren gayet sulu kıvamlı bir boya. İkincisini boyamayı gözüm yemiyor, koca koca duvarlar beni korkutamadı ama bu sandalyeyi boyamak istemiyorum, bence herşey boyada bitiyor, ilkinde akışkan kıvam, örtücülüğün yeteriz oluşu vs. beni soğuttu bu projeden ahh swing color ahh sana yetişemedim işte, iş yarım kaldı ne yapayım, beni hayallerime kavuşturması için bir başkasına yıkacağım bu işi galiba.

17 Eylül 2011

Elimdeki iplerim de yarım örgülerim de hepsi bitti. El işi anlamında elim boş şimdi, yapacaklarım listesini gözden geçirip sıralıyorum, en kısa sürede denenecekler listesinden birkaç iş;
Kaneviçe işlemeli lavanta keseleri, çarpı işi yapmayalı uzun zaman oldu, özledim keyifli olur gibi.
Aslında bunu denemeyi gözüm yemiyor ama fisto kumaştan böyle bir elbise, kendim denemesemde bir şekilde böyle bir elbise istiyorum.

Geçtiğimiz gün Mudo'da rastladığım dantel amerikan servis. Sofrada çok şık olur eminim, bazen elimden gelen işler çıkınca karşıma alamıyorum nasılsa ben yaparım diyerek, bu iyi mi yoksa kötü mü karar veremedim hala, aynısı gibi olurmu bilmem ama deneyeceğim.

17 Eylül 2011

Evdeki vazolarda çiçek olursa çok mutlu oluyorum. Dün de haydi kendimizi şımartalım diyerek bir demet çiçek aldık eve dönerken kuzumla. Geçtiğimiz gün hazırladığım tiramisudan kalan bir tabak kremayı da kedi dili bisküvi ile hazırlayarak değerlendirdim. Tatlı tatlı yiyoruz şimdi, keyifle beraber kiloları da alıyoruz tabi.
Birkaç gündür peşpeşe sokağa çıkmak zorunda kaldık. Dikkatimi çeken ve beni rahatsız eden pekçok şey oldu. Favori mağazalarımda ne acıdır ki çalışan insanların dikkatsizlik, yaptığı işe dair zerre ilgisi ve bilgisi olmadığına şahit oldum. Onlar yüzünden kuzuyla ikimiz epey bir git-gel yaptık avm'lere. Hafta içi otobüs, dolmuş, metro hangisi işimize gelirse onu kullanıyoruz. Buralarda da çocuklu bir hanım olarak çoğunlukla ayakta kaldım. Bir durak sonra inecek insanların, o kadarcık sürede bile ayakta kalmayı göze alamadıklarını gördüm. Kendimi geçtim, ak saçlı teyzeler amcalar onlara bile yer veren çıkmadı. Gençlik merhametsiz, saygısız ve umarsız bir yönde ilerliyorlar sanki. Kendime de kızmıyor değilim, cüzdanımda ehliyetimi süs niyetine taşıdığım için, müstehak bu bana.

16 Eylül 2011

Tatlı, hamur işi olaylarına bir süre ara vermiş olmanın özlem ve iştahıyla dün tiramisu yaptım. Misafirlerim de vardı, onlardanda geçer not aldı ve en son kalan bir dilim yine bana nasip oldu.
Hediye yastıklarımın tamamlanmasına çok az kaldı. Yerinde fotoğraflayacağım eğer unutmazsam. Zihin yorgunlukları var şu ara, yine insanoğlu için kafa patlatmaktayım zaman zaman, boşverici ve rahat bir bünyeye sahip olamamanın dezavantajları. Yok artık eskisi kadar çok irdelemiyorum, ama artık bir yerde öğrendim demek istiyorum sadece. Şaşırmak ve hala acemi kalmak dokunuyor bana hepte.

15 Eylül 2011 "Çekiliş Sonuçlandı"

15 Eylül çekiliş sonucunu belirlemek üzere isimleri yazdık teker teker. Katladık, kasemize atıp bir güzel karıştırdık.
Bir tanesini seçti kuzu;

Tebrikler Ebrulikedi. Bana mail adresimden ulaşıp adres ilgilerinizi gönderirseniz kargonuz en kısa sürede yola çıkacaktır, iyi günlerde kullanmanız dileklerimle. Katılan herkese ilginiz için teşekkür ederim.

13 Eylül 2011

Dün Ulus'a uğradık kuzuyla. Ulus uğranacak değil, özellikle bir gün ayırılacak biryer, heryerini dolaşamadık tabi, uzun süredir gidemediğimiz Baykuşlar ve Diğerleri kolleksiyon evine uğradık, Ahmet Bey'le hoş bir sohbet ettik, dükkana getirdiği yeni objeleri gördük, hepsi çok güzeldi. Her zaman söylüyorum gerçekten büyülü mekanlar burası. (Mavi mumluk, Baykuşlar ve Diğerleri Kolleksiyon Evinden)
Evde olmanın ve artık yazı bitirmenin bir etkisi olarak, gözüm sürekli evde birtakım değişiklikler yapmakta, bir girişilse yapılacak çok şey var, neresinden başlarım bilmiyorum. Şimdilik notlar alıyor kafamda bir resim oluşturmaya çalışıyorum. Bu anlamda beğenilerime hitap eden herşeyi birarada bulabileceğim bir yer olarak iyiki burada da açıldın İkea.

Bu tahta parçası Ayvalıktan, sahil kenarında oyalanırken buldum. Şekil itibariyle daha önce bloglarda rastladığım bu tarz tahta parçalarla yapılmış yelkenlileri hatırlattı, (burada ) bende denemek üzere aldım şimdi yelkenli olacağı günleri bekliyor, el işi uğraşları olarak da yapılacak çok şey var, hepsi kafamdaki listede, neresinden başlayacağımı bilmiyorum bunlara da. Dün elime geçti bu tahta, gözümün önünde biryere koydum şimdi sırasını beklemekte. Anı olarak daha farklı şeyler tercih edilir genelde ama ben sevdiğim yerin böyle tahta parçasına kadar herşeyi topluyorum bir torbada sahilden topladığım taşımız ve deniz kabuğumuz var.

Haftasonu

Köy yollarındaydık haftasonu. Temizhava, dalından toplanan sebze ve meyveler.. Yine başından aşağı toprağı, kumu boşaltan kuzu, tavukların, köpeklerin peşi sıra koşturup durdu.