26 Ağustos 2011

Bir ramazan daha bitti. Nasıl geçti anlamadım doğrusu. Herkese şimdiden iyi bayramlar dilerim. Bize kısa bir mola, kuzuyla yeni yerler keşfedeceğimiz, uzun zamandır beklediğimiz yolculuğa nihayet çıkıyoruz. Dönüşte görüşmek üzere, şimdilik eyvallah...

Örgüme de devam tabi bu arada. Minik bir bebişi sıcacık saracak diye özene bezene yapmk istiyorum, beğenmiyor söküyor yeniden başlıyorum, şu an üçüncü halindeyiz.

24 Ağustos 2011

Bugün Tunalı, Armada, Kızılay derken epey yer gezindik. Artık geriye sayım başladı. Benim gibi sabrı sıfır birisi için zor zamanlar bunlar. Gezsek de tozsak da vakit geçmiyor sanki bana inat.

23 Ağustos 2011

Ne kadar örersem öreyim elimdeki iplerimi tüketemiyorum. Sürekli renk arayışında olunca, bir taraftan al, bir taraftan ör oluyor ve bitmiyor. Dün bir bebek battaniyesi başladım. Patchwork gibi renk renk motiflerden oluşacak. Kenarını da son yaptığım gibi kalın dantel örerek tamamlayacağım, umarım hayalimdeki gibi olur.

Haftasonu

Haftasonu Çınar arkadaşı Ege ile havuz keyfi yaptı. Havuz sefasının ardından balkonu temizlemeyi de ihmal etmediler tabi, çocuk olmak güzel şey, herşey bir başka oyun onlar için.

22 Ağustos 2011

Haftasonu günlerdir aklımı çelen browni'yi nihayet pişirdim. Tek kelimeyle enfesti. Ölçüler biraz az, yaptığım diğer kek çeşitlerine göre, çoğlatmaya korkuyorum, sanki aynı tadı bulamayacakmışım gibi geliyor. Uzun zamandır muffin de yapmadım ama galiba en sevdiğim şekli bu. Önceden yaptığımız yumurtaları çırp hoop içine tüm malzemeler at fırına, çok kişiliksiz geliyor artık onlar bana. Hatta bazıları burcu burcu yumurta kokuyorki berbat bence.

Her telden..

Her telden denemeler yapmışım. Dün gece battaniyem de bittikten sonra boş vaktim kalınca ben neler yazmışım, neler yapmışım diye geriye doğru okumaya başladım. Gördüğüm beğendiğim ne varsa hepsini denemişim. Dikiş, örgü, ahşap boyama bunlar şimdi aklıma gelenler. Yukarıdaki yastıklar kuzunun yatağından. Ev figürü her zaman bir çeşit tılsım gibi gelir bana. Ulaşmak istediğim hayallere yaklaştırıyorlar sanki beni.
Çınar'ın kalemlikleri. Mavi olan minik aplikeli, diğeri biraz daha geliştirilebilirmiş diyorum şimdi.
Ulus'ta kapalı bir dükkanın kapısında asılı görüp, anında bende yapmalıyım dediğim, hemen cep telefonu ile resimleyip, henüz daha yoyo nedir, nasıl yapılır bilmeden yapmaya kalkıştığım palyaçomuz ibiş.
Örgü oyuncak sevdamızla oluşuveren amigurumi denemelerim.
Son olarak yine "ev" temalı aksesuar. Gemi maketi ahşaplarından, internetten bulduğumuz örneklerden çıkardığımız şablon, sabırlı bir şekilde maket bıçağıyla kesilip şekil verilmesi ve son iş boyama ile asılabilir ipli veya çiftyüzlü bant ile yapıştırılabilen hafif bir aksesuar.

Farklı bir model

Yapımı çok kolay, zincir üzerine trabzan ve delik şeklinde kurulup aynen devam ediyor.

19 Ağustos 2011




Battaniyemi tamamladım. Tam kuzuya göre oldu, diz battaniyesi de olabilir. Kenarları baskın mavi renkle tamamladım. Geçiş kenarlarını bu sefer farklı şekilde tığladım. Daha önceki örgülere uyduruk bişeyler yapardım bu sefer dört sırada oluşan kalın bir kenar ördüm aşağıdaki mavi örnekten. Bitti ve rahatladım, yarım işim kalmadı artık.
Bu resimler arada bir internette dolaşırken bulduğum ve belki yararlanırım dediğim model resimleri, nereden kaydettiğime dair bir fikrim yok. Alıntı resimlerde genelde adres vermeye özen gösteririm ama bunlar arşivden o yüzden özür diliyorum kendilerinden.

Kargomuz yola çıktı.

Kargomuz yola çıktı. İki gün sonra elinizde Berna hanım, tekrar iyi günlerde kullanın.

Ve Kazanan...

Yaptığımız battaniye çekilişine katılan tüm isimleri yazdık ve minik elleri daldırdık isimlerin içine kazanan kişi;
Tebrik ederim Berna hanım. Güle güle kullanın, dilerseniz biraz daha büyütün örgüyü nasıl isterseniz. Blogdaki mail adresimden bana adres bilgilerinizi bildirin lütfen. Katılan herkese tek tek teşekkür ederim. Keşke herkese bişeyler gönderebilsem, gönlümden geçen kesinlikle budur. Herkese gönderemesemde zaman zaman bu tarz çekilişler yapmayı planlıyorum, bir kereye mahsus değil. Herzaman şansınız daim olsun.

16 Ağustos 2011

Akşam yemekten sonra çayını alan ilgilendiği ne varsa başına oturur olduk. Ben hızımı almışken hiç kesmiyor harıl harıl örgü örüyorum.
Fırsat buldukça ördüğüm battaniyem ilerledi ve bu kadar oldu. Bitmesine az kaldı diyebilirim, çok mutluyum yarım işim kalmayacak diye.
Kış mevsimi yaklaştıkça battaniyeleri hem örme hemde çevremde görme açısından açgözlü bir hal alıyorum. Herkes merak ediyor napıyorsun bunca battaniyeyi diye, bilmiyorum belki bir çeşit kolleksiyonerlik olabilir, ilgim var, çok seviyorum, ara ara sıkılsamda sonra yeniden başlıyorum.

15 Ağustos 2011

"Örmek isterim, ben devam ederim" diyenler. Derya kuzusundan şartsız şurtsuz bir hediye çekilişi, ne izleyicimiz olmanız ne de bloğunuzda bizden bahsetmeniz gerek. Çook sıkıcı ve yapay bulduğum bu tarz koşullara nispet bir çekiliş yapıyorum. "Katılıyorum" yorumu bırakanlar arasında yapılacak kura çekilişinde yanında birkaç renk ipleriyle birlikte bu battaniye ayrıca yine gönlümüzden kopan sürpriz el yapımı hediyelere sahip olacak, örgüyü seven elişlerine meraklı şanslı kişi olmak istermisiniz? 17 Ağustos Çarşamba günü kuzuya katılan isimleri yazıp çekilişi yaptıracağım. İyi şanslar dilerim..

13 Ağustos 2011

Aradığım gibi yapımı basit ve çabuk ilerleyen bir model buldum ve başladım. Neye benzeyecek merak ediyorum, içime sinen veya tamam budur diyemediğim için galiba son yaptığım her çalışmada olduğu gibi şalın sonucundan da memnun kalmama olasılığım yüksek ama yine de yapacağım. Bu kadar örmek, ortaya çıkarmak isteyip de yapamamak tuhaf tabi. Sabırsız kişiliğim bekle geçsin diyemiyor, devam ediyorum. Aramaları yaparken çok güzel işlere rastladım yine, en beğendiğim ikisini yukarıya ekledim, güzel çok ama hepsinden yapabilmek ne mümkün.

Crochet aşkına




Bu motiflerle yapılmış neler görmedim ama en güzel yakıştıranı da " bu'dur " derim.

Yeni tanışmalar

Cabochon ve cameo. Bir süredir hayli moda ama ben modayı epey bir geriden takip ediyorum. Birşey en talep görür ve istenirken çok ilgimi çekmiyor. Benim ilgimi çektiği veya beğendiğim zaman tanışıyoruz. Bu güzellikler pasajdan. Vintage ruhu taşıyan herşey gibi bunları da çok beğendim.

12 Ağustos 2011

Ankara'da yağmurlu bir gece. Serinlik yakıcı sıcaklardan sonra çok iyi geliyor tabi. Sürekli çakan irili ufaklı şimşekleriyle, şakır şakır, azalıp çoğalan şiddetiyle çatılara vuran yağmur sesi adeta bir orkestra sanki. Yağmur sesini seviyorum, şu ara karışmış kafama, binbir kombinasyon düşüncelerime iyi geliyor, kısa sürede olsa bir huzur duyuyorum içimde. Hayatımızdaki düğümleri çözecek bir ipucu arıyorum. Doğru yerden yakalarsam herşey yoluna girecek gibi, içime doğan his aynen bu. Hayırlısı ne ise o olsun diyorum demesine ama dönüp dolanıp yine bana geliyor. Fazla germeden kendimi üstesinden gelmeye çalışıyorum.

Havalar serinledimi örgü en cazip kaçışım. Bir ara sıkıldım falan desemde,yok çok seviyormuşum meğer. Bu ilgi daha ilkokula başlamadan tığ tutan, yaşıtları zincirden başka bişey yapamazken, şimdi nasıl olduğunu unutmuş olsamda, bir mercimek oyası kalmış aklımda, uzun uzun örer örer koyardım bir kenara. Öyle çok büyütmeye sabrım yetmezdi, küçük küçük motifler yapardım, mahallede benim bu küçük elişlerimden hediyesini almamış komşumuz yoktu neredeyse, bu gece ne çok gittim geldim eski günlere.

Aldığım turuncu rengin tonunu çok sevdim, illaki şal istiyorum. Elimdeki tek motif modelinden başladım ancak içime sinmiyor, daha basit ve farklı birşey arıyorum. İnternet bu sefer kesat kaldı bu projede.

Yine annelik ve vicdan meseleleri arasında sıkışıp kaldım. Bazen kendimi yetersiz hissediyorum, bir an geliyor pek çok şeyi yanlış yaptığım hissine kapılıyor ve telaşlanıyorum. Gözüne bakmaya kıyamadığım kuzuma acaba iyi bir annemiyim? nerede yanlış yapıyorum? neden bu kadar sabırsızım? diye içten içe yemeye devam ediyorum kendimi. Zaman zaman yaşadığım gelgitlerden "kuzum ve annelik" olan bölümü bu, birde "derya ve batsın bu dünya " varki içine dalınca işte onun içinden çıkmam epey zor oluyor.

10 Ağustos 2011

buradan


buradan
buradan
buradan
Yine flickr gezinmeleri ve beğendiklerim. Aldığım turuncu ipi ne şekilde örsem diye karar vermeye çalışıyorum. Elim her zamanki motiflere gidiyor, tek renk ama farklı farklı şekillerde kare motifler ekleyerek öreyim diyorum. Sonra hadi bu defa farklı bişey olsun, eklemesiz tek seferde örülebilen bir şey olsun derken, pek çok kere karar değiştirip, hamarat hanımların hünerlerini sergiledikleri heryerde arayışlarıma devam ediyorum.

9 Ağustos 2011

İlk tadına baktığımda ilkokuldaydım sanırım, akşam sokakta dolaşıp "bozaaaa" diye bağırıp satış yapan gizemli adamdan, merakla aldığım ama denedikten sonra pek sevmediğim bir içecekti. Benim belli bir yaştan sonra tekrar denediğim ve bu sefer inanılmaz derecede sevip vazgeçemediğim adeta müptelası olduğum bazı yiyecek ve içecekler vardır. İlk aklıma gelenlerden biri boza diğeri de roka. Buz gibi gecenin bir vakti nasıl güzel gitti. Ulus şubesi kapandı malesef şimdi sadece Kızılay'da var bildiğm kadarıyla, bana göre farklı bir yer, herşeyden öte bana çok nostaljik geliyor ve ben burayı çok seviyorum.

8 Ağustos 2011

Dün akşam itibariyle başladığım bolero bitti. Ben artık battaniye, yastık dışında kendime kıyafet örmek ve dikmekten vazgeçtim. Hiçbir yaptığımı beğenmeme huyu türedi bende. Bu da fena değil ama bişeyler eksik yani, belkide ben yapmamalıyım. Bu işi gerçekten iyi yapanlara sözüm yok tabi. Dikiş de aynı şekilde bir hevesti geldi ve geçti, pijama, yastık vs.'den ötesini yapmayı düşünmüyorum. Şimdi elimdeki kare büyük battaniye işine geri döneceğim sonrasında yarım kalan diğerini tamamlamayı umuyorum. Nasılsa örme aşkı geri dönüş yaptı bana. Bu arada kendime şöyle bir baktım da epey bir kararmışım, çok gezmenin bedeli olarak, beyaz rengi de giyince daha belli olmuş. Allahtan tatilimiz güneşin etkilerinin çok da fazla olmadığı zamana geliyor yoksa biraz da oralarda yansam hepten kapkara olurdum herhalde.

6 Ağustos 2011

Bu nazar boncuklarını kendime adıyorum ve kırkbirkere maşallah diyorum. Uzun zamandır ne başladıysam ya vazgeçtim veya yarım bıraktım ya da hiç başlamadım, ama bu bolero ilerliyor resmen. Epey yol katettim. Yine kol ve yaka oyuntuları beni biraz zorlasa da son kenarları da geçince neye benzeyecek göreceğiz. Şimdilik iki yarım kol ve bir ön kaldı. Ama artık akıllandım, nazara inanmam demedim hiç hayatımda ama çok da takmazdım, artık inanıyorum göz değmesine. Bloğumdan cümle aleme "ben yaptım" " ben yaptım" diye resimlediğim yazdığım pek çok elişim varken, blog dünyası dışından, gerçek dünyadan biri varki artık ondan çekiniyor ve bir tek ona elişlerimi göstermeme kararını bugün itibariyle resmen alıyorum. Kitap arayışındayım. Okumaktan keyif alacağım ve sürükleyici bir kitap. Tüm eleştirilere rağmen Elif Şafak'ın "Aşk" ile Ahmet Ümit'in "İstanbul Hatırası" kitaplarının tadı damağımda kaldı. Aslında öyle aman aman bir kitap kurdu değilimdir ama çok kitabım vardır, üstelik kıymetlidirde öyle vermem kimselere. Böyle konularda kendim belki de beni bildiğimden anlayışlıyımdır. Kitap hacılama, okuyup geri getiricem diye üstüne yatma gibi huyları olan insanlardan koruyabildiğimce uzak tutmuşumdur kitaplarımı. Çünkü hepsinin ayrı bir yeri vardır bende, aldığım yer, tarih hatta kiminle aldığım hepsini yazarım bir köşesine.

5 Ağustos 2011





Yeni öğrendiğimiz ipcimiz. Merak edenler, bizde gidelim diyenler için adres, Ulus-Sanayi Caddesi Sanayi Han 6.kat.
Nedense onca ipin içine girince kafamı toparlayıp da 1-2 renkten fazla seçemiyorum. Bende gittikçe gözüme takılanları alıyorum. İnce oldukları için çok bereketli, turuncu olandan tek renk motifli bir atkı yapmayı düşünüyorum eğer sonradan fikir değiştirmezsem.