14 Aralık 2011

Ulus'ta her gördüğümde hoşuma giden bana tebessüm ettiren bir sokak adı, aslında adı kadar güzel değil sokağın kendisi, hatta ben resimleyene kadar önüne birde park yasaktır levası dikilmiş ki kocaman, ancak benim gibi önceden bilen biri arkasındaki tabelaya dikkat edebilir.
Sıcak Aralık günlerini değerlendiriyoruz. Yine elişinde tıkandığım, yapsam bitecek, yeni işler çıkacak herşeye elimin gitmediği günler. Ne yapalım bizde gezip tozuyor, kendimizi sokağa atıyoruz. Bu ev de ilgimi çeken mekanlardandır Ulus'ta, gelir gider çekerim resmini, olurya birşey olursa hafızama kazımak ister gibi bu halini, buradaydı diye hatırlamak ister gibi. Dün de böyle bir evde yaşamayı, burada yaşayanları düşündüm, keşke çıksa biri ben bu sokaktan geçerken, anlatıverse bu evle ve daha birçok böyle eski evle ilgili hikayeleri. Yıkılmasından korkmasam dalıvericem birgün içeri ama hepsi emaneten duruyorlar sanki. Ne yapacaksın o harabede derseniz, bende bilmiyorum ama içinde olmak, camından dışarı bakmak belki şu an yapamadığım için inanılmaz derecede cezbedici ve merak uyandırıcı birşey benim için. Neden her Ulus gezisinde böyle mistik bir havaya bürünüp, buralarda yaşamak gibi eğilimlerim oluyor bende bilmiyorum. Sizin içinde hayat karmaşık mı?

8 yorum:

  1. "toplumların ideal yaşam olarak bize sundukları yaşam ,yaşanmaya değer bir yaşam olmayabilir."
    duygularıma tercüman olan bir cümle olmuş.

    YanıtlaSil
  2. Hİİİ ne güzel bir sokak adı ve ne güzel bir ev. böyle evler benim de hep ilgimi çeker. eski püskülüğüne inat içinde oturanlardan olmak isterim. neler yaşarlar merak ederim.

    YanıtlaSil
  3. merhaba canım
    bende ne zaman böyle eski evlerin yanından geçsem aynı duygulara kapılıyorum.hep merak etmişimdir içinden nasıl yaşamlar geçti neler yaşadılar mutlumuydular neden terkedilmiş hale geldi ve daha bir çok soru döner durur.

    YanıtlaSil
  4. benimde olur böyle eski evlerde yaşama isteği onları görünce düşünür kafamda evin içini dekor ederim ve orada yaşamak isterim...

    YanıtlaSil
  5. neden bu yazıyı okuttun şimdi bana ,neden ,neden???
    her cümlesine hak verdim malesef...düşünsene bizim hayatımız etrafında döndüğü cümle ne?elalem ne der cümlesi değil mi?
    şunu yaparsam ayıp olur,böyle söylersem o kırılır...
    neden önce kendi huzur bulacağımız şeyleri yapamıyoruz ki?
    ve neden çocuklarımızın kendi yolllarını çizmesine izin vermiyoruz?
    doğru bildiğimiz doğruları biz yaşayarak öğrenmedik mi?bırakalım onlar da zarar görmedikleri sürece yaşayarak öğrensinler.tabi az biraz canlatrı yanmalı ki,hatalarının sonucunu da anlamalılar.
    demokrasi hakkında yazdıkları da ne kdr doğru,şimdiye kdr hiç düşünmemiştim...

    YanıtlaSil
  6. Tabelayı sevdim:)
    Aynı hikayelere bazen ben de takılırım. Müzelerin girilemeyen, ziyarete kapalı yerleri beni sinir eder. Terkedilmiş evler bana hüzün verir ve ne oldu da terkettiler diye düşünürüm.
    Linkini verdiğiniz yazıyı okudum. Ben de "garantici" yim biraz. Planlı, programlı olmayı, kontrollü olmayı seviyorum. Akışına bırakmayı bazen çok istesem de tam olarak beceremem. Üzerine "anne" olmanın sorumluluğu da eklenince artık "ben" yerine "biz"i daha çok düşünerek hareket ediyorum. Tek başıma olsam yapacaklarım, yaşadığım şehir, çalışacağım iş herhalde bambaşka olurdu.

    YanıtlaSil
  7. NE HOŞ BİR İSMİ VARMIŞ SOKAĞIN TAM BENLİK.ESKİ EVLERİ BENDE ÇOK MERAK EDERİM NE YAŞANMIŞLIKLAR VARDIR O DUVARLAR ARASINDA YOK OLMALARINA HİÇ KIYAMAM.AMA YAKIN ZAMANDA KENDİ DOĞUP BÜYÜDÜĞÜM EV VE MAHALLE KENTSEL DÖNÜŞÜM KAPSAMINDA YIKILACAK.TAM ŞEHRİN ORTASI.BİR TARİH YOK OLACAK BÖYLECE. SEVGİLER

    YanıtlaSil
  8. Merhaba,ne iyi yapmışsınız Ankara'ya yer vermekle. Bloğunuzu zevkle gezdim ama bu bölüm beni takip etmeye mecbur etti. Ankara'yı herşeyine rağmen çok seviyorum. Sevgiler.

    YanıtlaSil

Söz uçar, yazı kalır...