Unutamadıklarım

Her girdiğin sokakta ansızın karşıma çıkan eşsiz güzellikteki eski evleri ve kapılarını,
Dönüşte madem Susurluktan geçiyoruz Susurluk ayranı içeceğiz diye inat edip, bir tane bile susurluk ayranı yapılan bir yer bulamayışımızı, kasabanın çıkışına yakın bir dinlenme tesisinde bulup içtiğimiz susurluk ayranını,
Tezgahı adeta döve döve açılan, katmer katmer ve kıyır kıyır sıcacık lorlu boşnak böreğininin tadını,
Dar, kimi zaman ilgi görmüş restoreli görkemli evlere, bazende zamana yenik düşmüş ama o haliyle bile hala göz kamaştıran eski evleriyle Ayvalık ve Cunda sokaklarını,
Güneşin ışıklarının vurduğu pırıl pıırl parlayan, önce biraz titretip sonra içinden çıkmak istemediğimiz denizi,
Miss gibi sıcak sakızlı kurabiyesini ve tabiki sakızlı dondurmasını,
Şeytan sofrasındaki manzarası ve gün batımını,
Denize sıfır cafe ve lokantalarındaki molaları, hemen dibimizde biten sürü sürü balıkların attığımız ekmekleri anında kapışmalarını,

ve birde burada bu kadar tatlı giden bademini...

4 yorum:

  1. Ne güzel gezmişniz. yöresel tatlarıda tadarak. güzel bir tatil olmuş :)

    YanıtlaSil
  2. Hülya; Keyifliydi ve kısaydı malesef, tadı damağımda kaldı.

    YanıtlaSil
  3. Offf neden biter bu tatiller -yada bizlere mi kısa gelir diye söylenirim hep.Çok güzel fotoğraflarınız var,kıskanmadım desem yalan olur.
    Sevgilerimle

    YanıtlaSil
  4. Red Riding Hood; Teşekkürler :)

    YanıtlaSil

Söz uçar, yazı kalır...