6 Temmuz 2011

Güne erken başladık, planımız bugün sıcağa rağmen sokakta olmaktı. Gezme uğruna zoraki içtiği sütü kendi teklif etti içeceğim diye o derece memnunduk ikimizde.
Sıcak bir yandan, yerinde durmayan ve her gün değişen kuzunun bitmek bilmez istekleri ve planlarıyla , kendime en az bir yüz kez söz vermişimdir herhalde bir daha çocukla sokağa çıkmayacağım diye. Ama ne mümkün. Elim mahkum yine çıkacağım.
Demokratik bir gezi olacaksa, benim hoşlandığım yerler kadar onunkilere de uğramak şarttı tabi. Oyuncaklardan artık fenalık gelen ben için, oyuncakçı dükkanı demek kabus demek. Evdeki kırılan, yaşı geçen v.s diye gruplara ayrılıp eritilen koca koca poşetleri, yeniden doldurmayı hiç istemiyordum tabi, neyseki o da birşey beğenip de karar veremedi. Şimdiki aklım olsa bu işi daha sıkı tutar, herşeyi almazdım. Biraz hayal gücü ve el yapımı oyuncaklara daha çok yönelirdim.
Kapanışta kendimi nerede bulmak isterdim'e cevap olarak, ayçiçeği tarlası diyorum. Topu topu bir defa rastladığımız, tam bu manzaradaki tarlalardan geçerken durmayan ve bir tanecik fotomu çekmeyen hain kocayı buradan bir kez daha kınıyor ve kendimi böyle bir fotoğraf karesine fotomontaj yapmak istiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Söz uçar, yazı kalır...