İlk gün erken saatlerde otele giriş yapınca, zamandan kazanıp hemen başladık kısa tatilin keyfini çıkarmaya. Hava çok bizden yana olmasa da açık havuza da girmemize, havuz kenarında öğlen uykusu çekmemize ve sahilde kumlarla oynamamıza izin verecek kadar iyiydi.
Deniz ne zaman sahile insek fırtınalıydı ve tabiki buzz gibiydi. Biraz köpüklerle oynadık ama tam anlamıyla girmeye cesaret edemedik. Dalgalar zaman zaman o kadar güçlüydü ki iskeleyi parçalayıp, koca koca tahta parçalarını sahile attı.
Eşimin değimiyle taş, kaya aşığıyım ben. Arkeolog olup, dere tepe gezip kazılar yapmayı çok isterdim. Hala çok geç mi bilmiyorum ?..
Buraya kadar gelmişken Çınar Manavgat Şelalesini de görsün istedik. Buz gibi suyuna ayaklarını soktuk, inanılmaz derecede soğuk bir su. İçinde ben en çok beş dakika kalabildim. Sanki buz dolu bir kovaya dalmışım gibi hissettim. Güzel bir tatildi. Otelde süperdi ama, ben dönüşte uğradığımız ve gezdiğimiz iki yerden sonra tatili daha iyi hissettim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Söz uçar, yazı kalır...