6 Eylül 2014


Hala Eylül ayını tam olarak hissedemesek de, sıcaklar tam gaz çünkü, bir gelsede kendimizi serin sulara atsak, tatile çıksak, geç kalksak, gezip tozsak vs dediğimiz  özlemle beklenen, koşturmacalarla geçen yaz bitti. Sonbaharın gelişini bir parça hüzün ve depresif bir ruh hali ile mi hissediyorum bilmiyorum, bugün rastgele karşıma çıkan bu yazı tam da hissettiğim şeylere tercüman olmuş gibi.

"Nedir bu mutluluk dediğimiz şey? “Mutluluğu karşımızdakinin bize vermesi gereken bir şey gibi düşününce hayal kırıklığımız da büyüyor. “Ölü bir deniz yıldızıdır mutluluk / O nedensiz mutluluk olsa da olur, olmasa da...” yazmıştı Edip Cansever bir şiirinde... Sahi nedir bu mutluluk dediğimiz şey?
Hayalini kurduğumuz, planladığımız, bir gün, bilinmez bir gelecekte yaşayacağımız bir rüya mı?
Bir gün içine girip ondan sonra artık hep orada yaşayacağımız gizli bir cennet mi?
Elde edilebilecek en iyi şeylere sahip olmak mı?
İstediğimizi yapmamızı, başkalarının sözümüzü dinlemesini sağlayacak güç ve iktidar mı?
Herkesin bizi beğenmesi mi yoksa?
Baş döndürücü bir başarıyla yükselmek mi? 
Nereye koyacağımızı bilemediğimiz kadar çok para mı?
Kadınların ya da erkeklerin peşimizden koşması mı? Alkışlar mı?

Mutluluk fotoğrafları vardır... El ele, güzel bir havada, deniz kenarında yürüyen sevgililer. Neşeli çocukların koşturduğu güzel bir evin bahçesi... Sabah evinden güler yüzlü karısı ve kuyruğunu sallayan köpeği tarafından işe uğurlanan şık giyimli bir adam... Kalabalık bir ailede, güven içinde yaşayan bir çocuğun neşesi... Merdivenlerden gelinliğiyle inerken bütün gözlerin kendisine çevrildiği genç, güzel bir kız... Bebeğini emziren annenin yüzündeki huzur... Bazıları için okyanus kıyısında şezlonga uzanmış küçük şemsiyeli kokteylini yudumlayan bir adam...

Kıskanılan mutluluklar vardır örneğin... Piyangodan büyük ikramiyeyi kazanan adam... Genç yaşta kazanılmış büyük bir şöhretin ışıltısı... Hem alkışları hem parayı toplayan futbolcunun hayatı... Üniversiteyi birincilikle kazanan öğrenci... Uluslararası bir başarıya imza atan doktor...

Pek az kişinin başına gelen şeyler olduğu halde bizim başımıza gelse sahiden mutlu olur muyuz? Ya da o mutluluğu koruyabilir miyiz? Yaşadığı zamanın değerini bilip yaptığı her şeyin keyfini çıkartmak mıdır mutluluk? Yoksa başkalarına yardım etmenin, başkalarının mutluluğunu görmenin getirdiği özel bir duygu mudur? Bir şeyler üretmenin, bir şeyler bulmanın, bir şeyler yaratmanın getirdiği tatmin midir? Belki de bir akşam vakti güneş batarken sevdiği insana sarılıp onun kokusunu almak ve böyle bir an yaşadığı için teşekkür etmek midir? Kimi insan hayatının her anında eksikleri bulur, neden onların eksik olduğunu sorar. O bir anlık mutluluğu bulsa bile neden daha fazlası olmadığını, neden hep sürmediğini sorgular. Mutlu olmak zor mu? Belki... Ama mutsuz olmak çok kolaydır. Değiştiremeyeceğiniz şeylere kafanızı takıp mutsuz olabilirsiniz. Bilmediğiniz bir gelecekte başınıza geleceklere kaygılanıp mutsuz olabilirsiniz. İçinde bulunduğunuz durumu bozacağını düşündüğünüz olasılıkları kurup mutsuz olabilirsiniz. Olmayacak beklentiler, gerçekleşmeyecek hayaller kurarak da mutsuz olabilirsiniz. Sizden çok daha zor koşullarda yaşayan sayısız insanı düşünmek yerine sizden daha iyi koşullardaki az sayıda insanı kıskanarak da mutsuz olabilirsiniz. Sevdiklerinizin güzel yönlerini görmek yerine eleştirerek onları da mutsuz edebilirsiniz.

Olumsuzlukların altını çizerek, gereğinden fazla abartarak her ortamı mutsuz kılabilirsiniz... İşinizde geçirdiğiniz saatlerde işinizi ne kadar sevmediğinizi anlatmak yerine severek yapsanız çok daha keyif almaz mısınız?

Mutluluk büyük bir aşk, tutku, vazgeçememe, saplantılı bir sevgiden çok aslında anlayışlı olmakla ilgili bir şey. Mutluluğu karşımızdakinin bize vermesi gereken bir şey gibi düşününce hayal kırıklığımız da büyüyor. Birinin yapmadıklarını düşünüp üzülmek, söylenmek yerine yaptıklarıyla ilgilenmek mi acaba daha doğru olan? Sürekli kendi yaptıklarımızla karşımızdakinin yaptıklarını karşılaştırıp haklı, haksız hesaplaşmasına girmek yerine herkesin kendi gibi olmasını kabullenmek mi?
yazı buradan (yazının tamamına buradan ulaşabilirsiniz.)

1 yorum:

  1. bir demli çay eşliğinde bu yazıyı okuyabilmiş olmak da mutluluk .. teşekkürler

    YanıtlaSil

Söz uçar, yazı kalır...