25 Ağustos 2014

Herkese merhaba, güzel bir tatili geride bırakıp evimize kavuştuk. Tatil ne kadar güzel olursa olsun sonunda evim güzel evim demeden edemiyor insan.
Bu yıl tercihimiz yine Ayvalıktan yanaydı. Bir kere gönül verince kolay kolay başka seçenekler yaratamıyorum, yaratsamda o keyfi ve mutluluğu yakalayamıyorum. Bugün çok ciddi şekilde biz ileride buralı olalım diyebiliyoruz. Tatil gezimize önce Cunda'dan restorasyonu yapıldıktan sonra çok merak ettiğim Taksiyarhis kilisesinden başladık. Daha önceki gelişlerimizde harabe şeklinde olan kilise şimdiki görünümüyle bizi hem çok şaşırttı hemde çok sevindirdi. Giriş kattaki şeffaf zemin ilginçti,
Müzenin ikinci katındaki oyuncaklar Çınar kadar beni de çok cezbetti,
Sokaklar her zamanki naifliği ve güzelliğiyle karşılıyordu insanı, arşınladıkça arşınladık..
Daha önceki ziyaretlerimizde zaman kalmayan Sevim ve Necdet H. Kent kitaplığını gezme fırsatımızda oldu, tırmanılan yerde muhteşem bir manzara,
Cafesinde de enfes buzz gibi limonatalar vardı. O eşsiz manzara eşliğinde, insanın kalkıp gitmek istemeyeceği türden bir yerdi.
Kitaplığın girişinde verilen bilgiye göre; eskiden burada bir şapel varmış ve büyük ihtimalle manastıra un sağlayan bir değirmene ait temel taşlar bulunup, bölgeye ve dönemin özelliklerine göre inşa edilip duvarlar tekrardan oluşturulmuş, değirmen mekanizması yokmuş şu an ofis ve mutfak olarak hizmet vererek turizme kazandırılmış Rahmi Koç tarafından.

İnişe geçilen sırada, hiçbir sokağı atlamadan görmeden geçmeyelim diyerek tekrar harekete geçtik,
Heryerde göz okşayan birşeyler vardı.
Adadan dönüş vakti gelmişti, saat başı kalkan teknelere yetişmeden önce saklızlı dondurma ve meşhur lokmadan sonra istikamet Ayvalık-Sarımsaklı'ya.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Söz uçar, yazı kalır...